5 Haziran 2009 Cuma

ölmeden önce yapılacak (bazı) şeyler

14-15 yaşlarındayken kızlarla kendimize bir liste yapmıştık: "ölmeden önce yapmak istediğimiz 100 şey" diye. ama listede neler yok ki! burada saysam gülmekten kırılacağınız gibi, insan ufkunun genç yaşlarda ne kadar dar olabileceğini de görürsünüz.

sonra o liste kayboldu. aslında kaybolduğu da iyi oldu. çünkü annelerimizden birinin eline geçse, listenin ilk 3 maddesini gerçekleştiremeden ölmüş olurduk kesin. genç kızlık hayalleri işte :))

ama ilk maddeyi gerçekleştirdik :) kendimize yeni hedefler koymak lazım sürekli. geçenlerde düşündüm, hala ölmeden önce yapmak istediğim şeyler var mı diye. aslında bu da biraz saçma, çünkü ne zaman öleceğimi bilmediğim için, listeyi kaç maddeyle sınırlamalıyım, marjinal olma sınırım ve gerçekleşme ihtimalleri üzerine baya kafa yormam gerekecek. ya da şöyle, ben listemi yapayım, gerçekleşenler olursa ne ala, yok gerçekleştiremeden ölürsem de n'apalım yani.. bu sefer kendimi rakamlarla sınırlamak istemiyorum, çünkü yapmak istediğim o kadaaaar çok şey var ki... nerden başlasam, nerden başlasam, hmmm...

en birinci olarak, sevdiğim erkek için şarkı söylemek istiyorum. ama böyle bağıra bağıra, sesimin ne kadar iğrenç çıktığını umursamadan, kalabalık bir yerde ama sadece onun gözlerine bakarak ve kimseden çekinmeden. şarkım bile hazır: "nil-resmen aşığım". karaoke tarzı olursa daha iyi olur, çünkü benim içimde gizli bir star var aslında.

içimdeki starı dışarı çıkardıktan sonra profesyonel bir fotoğrafçıya nü fotoğraflar çektirmek istiyorum. vücudumun kusurlarını gizlemeden, en doğal halimle, makyajsız, kuaför elinden geçmeden... bakınca sadece kendimi göreceğim fotoğraflarım olsun istiyorum, herşeyden arınmış...

sahneye çıkmak istiyorum. nerede ya da hangi amaçla olduğu önemli değil. sesimi mikrofondan duyup, insanlar 5-10 saniye sadece bana baksın istiyorum (kesin star ruhu var bende)

bilgi yarışmasına katılmak istiyorum. daha soru sorulmadan, cevabını kesinlikle bildiğimden emin olduğum, böyle cevabı bilince dııt diye önündeki düğmeye bastığın cinsten bir yarışma olsun mümkünse.

paraşütle atlamak istiyorum. bundan ölesiye korksam da, bi kerecik olsun kontrolüm dışında bir şeye teslim etmek istiyorum kendimi.

tır kullanmak istiyorum. evet evet yanlış duymadınız tır dedim. uçak, tren ya da motosiklet değil. canım kullanmak dediysem burdan istanbul'a kadar gitmek değil kastım :) şööle bi çalıştırıp, tısss tısss diye yerinden oynatsam, kendi boyu kadar bi mesafeyi katetsem yeter.

bi de bir gün alıp başımı gitmek istiyorum. nereye gideceğimi düşünmeden kapıdan çıkıp, gece nerde uyuyacağımı planlamadan, beni merak etmişler midir diye düşünmeden ama kesinlikle geri dönmek üzere ortadan kaybolmak istiyorum.

ve bunları yaparken, ıssız bir adaya düşersem yanıma alacağım 3 şeyin de benimle beraber olmasını istiyorum...

2 Haziran 2009 Salı

iyi ki doğdun kardeşim

doğum tarihlerimiz arasında sadece 18 ay var. bu demek oluyor ki, geldiği günü hatırlamıyorum. ben zeyn kadar şanslı değilim yani. o, ikimizin geldiği günü de gayet net biliyor çünkü. doğduğu günü hatırlamıyorum tabi ama, aklımın erdiği günden bugüne kadar onunla geçirdiğimiz her günü hatırlıyorum.


onu çok kıskanmışım tabi doğduğunda. daha aklım o kadar ermiyomuş ama kendimce birtakım psikolojik tepkiler göstermişim annemin anlattığına göre. benim üzerime gelmekle sanki bir hata işlediğini biliyor gibi hep benden büyükmüş gibi davrandı bişeyleri kapatmaya çalışırmışçasına. nüfus cüzdanlarımızda doğum tarihlerimiz yazmasa, kesin ben yanlış biliyorum diyeceğim. ben onun ablası değilim de sanki o benim ablam. ben gezdim, o evdekileri idare etti, ben kudurdum, o etrafı düzeltti, ben küstüm o barıştı, ben harcadım, o biriktirdi. hatta hatta o kadar iyi bir kardeş ki o, hep ben yedim ama o kilo aldı :)


babannem biz küçükken onu "ak gülün iç yaprağı" diye severdi. düşünün yani o kadar beyaz, o kadar derinde, o kadar temiz ve nadir... sanki ben hep sokak kedisi, o ev kedisiydi.


kardeşim benim, iş ortağım, yoldaşım, sırdaşım.... canını sıkan biri ya da herhangi birşey olursa ablan burda biliyosun. lisedeyken nasıl giderdim seni korkutanların sınıflarını basmaya, şimdi de öyle giderim sen merak etme :)

seni seviyorum jo, iyi ki doğdun...