21 Şubat 2011 Pazartesi

ilk cemre düştü

teknolojinin bu kadar geliştiği, herşeyin, duyguların bile bilimsel verilerle açıklandığı bir çağda, meteorolojik saptamaların inanışlarla tasvir ediliyo olmasını hep sevmişimdir.

küçüklüğümüzden beri babaannemin, sonrasında babamın devraldığı "havadan sudan haber verme ve hava tahminlerinde bulunma" misyonu, bizim ailemizde çok ciddiye alınır. yola çıkacak olan, yoldan gelecek olan, gezmeye gidecek olan telefonu açar, birbirine hava tahmini sorar. misal, biz bilmem nereye gidicez arabayla diye telefon eder akıl sorarlar. babam der ki "şimdi kocakarı soğukları, ayaz olur ama kar olmaz, köroğlu beli'ni gündüz geçin, geceye kalmayın.." hep itibar edilir söylediklerine, daha yanıldığı olmadı.

cumartesi günü ilk cemre havaya düştü. 7 günlük aralarla önce suya, sonra da toprağa düşecek. "kor halindeki ateş" demek olan cemrelerle beraber bahar gelecek, 6 mayıs hıdırellez'e kadar devam edecek, ve sonraaaa.. hoş geldin yaz!

babam diyor ki, havaya aldanmayın, 6-7 Mart'a kadar sıkı kar yağar..


17 Şubat 2011 Perşembe

benim bu yaptığıma ne denir?

a) senin biraz kafan karışmış
b) uyanamamışsın
c) yandı sonunda devrelerin
d) olur böyle şeyler
e) hepsiii

bu sabah biyere gitmek üzere ofisten çıktım. arabamın yanına gittim, kapıyı açtım, bindim, kafamı kaldırıp ön cama baktım, öndeki arabayı gördüm (buraya kadar herşey normal). bordo, benimkiyle aynı model toyota corolla D-4D'yi algılayıp, "ulan yanlış arabaya binmişim" hissiyatına erip, arabadan inmeye kalkmamla yerime geri oturmam arasında kaç milisaniye geçti bilmiyorum : ) ne güldüm yaaa..

obladi oblada life goes on bra, la la la laaaa life goes oooon..

7 Şubat 2011 Pazartesi

şifa niyetine...

şu an içmekte olduğum karışık bitki çayının içindekiler: sinameki yaprağı, ahududu yaprağı, huş ağacı, barut ağacı kabuğu, rezene, limon aroması, limon kabuğu, limon otu, ardıç meyvesi, civanperçemi, kuşburnu, ısırgan yaprağı, mürver meyvesi, aynısafa...

şimdiii, bunların ne olduğuyla ilgili hiçbir fikrim yok ama aklıma bişey getirdi okuyunca : ) vakti zamanında 3 kız arkadaş, bir yaz tatili öncesi büyüüük bir kozmetik mağazasına gitmiştik. kadınlara özgü o abuk sabuk hiçbi işe yaramayan kremlere falan bakıp dalga geçiyoruz. sonra 5 kat makyajlı bir satış sorumlusu kadıncağız bütün iyi niyetiyle yanımıza yaklaşıp yeni gelen, mucize selülit kreminden bahsetmeye başladı. "efendim bu kremin içinde bilmem ne yağıyla bilmem ne otunun özü var. işte böyle cilde sürünce 10 yaş gençleştiriyo, ferahlık veriyo, portakal kabuğu görünümünü yok ediyo... 2 haftada 2 beden inceliyosunuz falan falan". acayip fırlama bi kız vardı, deniz.. kadını dinledi dinledi, sonra "sen ondan bi bardak koy da içeyim" dedi : ) biz gülmekten kırılıyoruz, kadın heyecanla "tabi efendim" dedi, sonra dalga geçtiğimizi anlayınca bozuntuya vermemek için "zaten bu krem sizin bütçenizi aşar" dedi. gülmekten cevap veremedik, ya da vermek istemedik.... öyle bişeydi işte..

yaş ilerledikçe herşeyle dalga geçme özgürlüğümüz de mi elimizden alınıyor?