28 Haziran 2010 Pazartesi

murphy'ye açık mektup

sevgili murphy,

pazartesileri sevmediğimi bilirsin. üstelik geçirdiğim bu haftasonundan sonraki pazartesiden nefret etmeye daha cumartesi gününden karar vermiştim.

sabah işe geç kalmakla başlayan terslikler silsilesi, yolun kaza dolayısıyla kapanması ve benim rutin pazartesi toplantısına yetişememem şeklinde devam etti. toplantıdan sonra, bugün baskıya vermemiz gereken DT broşürünün son hazırlıkları için çalışırken elektriklerin kesilmesi de neyin nesi? üstelik bu kesintiyle beraber bilgisayarım hasar gördü, "elektrik kesilse de bana bişey olmaz" dediğim kaydedilmemiş belgelerimi kaybettim. duuur daha bitmedi. elektrik arızayı aradık, bir de ne öğrenelim: akşam 4'e kadar bakım onarım çalışmaları dolayısıyla elektrik verilemeyeceğini söylediler. sayende, bilgisayarlarımızı toplayıp DT'ye geldik çalışmaya, inanabiliyor musun. bugün akşam olmazzz, olsa da sabahı görürüz biz burda kesin.

sana bu satırları, müşterinin toplantı odasından yazıyorum, iş yetiştirmeye çalışıyoruz.

artık terslik yapmayı bıraksan da şu kardeşine bi güzellik yapsan diyorum, buna çok ihtiyacım var.

gözlerinden öperim

elif

ps. hayat beni neden yoruyosun?

16 Haziran 2010 Çarşamba

oje

bu ne boşluk, bu ne sıkkınlık ve bu ne bıkkınlık!

son birkaç gündür ofiste
çiçek diktim,
odamın dolaplarını 3 kere temizledim,
kitap okudum,
cd'lerimin hepsini önce bilgisayarıma ordan iPod'a kaydettim,
bilgisayarımdaki tüm gereksiz e-mailleri ve dosyaları sildim,
internetin en diplerinde okunmadık satır bırakmadım,
veee bugün en son nokta....
oje sürdüm!

evet evet, bugün parodilerdeki devlet memuru tiplemeleri gibi ofiste tırnaklarımı önce hafifçe bir törpüleyip arkasından oje sürdüm : ) işin garibi, bu aktiviteyi yapmaktan utanıp çekinmedim de aynı anda müzik dinlemek çok laubalice olur diye müziği kapattım : )

zaman geçmiyor, takılıp kaldık sanki...

gidiyorum gözüm arkada
kaçamadık buradan başbaşa
hangi oje yakışmaz ki kız sana
ver elini bana

10 Haziran 2010 Perşembe

ertelemeyin

yağmur yağarken camı kapamayın sakın. hatta benim gibi yapın, arabayı çekin kenara, ıslak toprak kokusunu, üzerine yağmur yağmış tozlu taş kokusunu içinize çekin..

gideceğiniz konserleri, gezeceğiniz yerleri ertelemeyin, öyle bir zaman hiç gelmeyebilir. size birşey olmaz, önümüzdeki yaz siz hayatta olursunuz da, canlı performansını görmek istediğiniz sanatçı bu dünyadan ayrılmış olabilir, böyle şeylerin telafisi yok, iyi düşünün.

hayat, biz daha güzel şeyler olsun diye beklerken geçip giden zamanın ta kendisi aslında. şimdiyi yaşadığımızın hiç farkına varmıyoruz da, hep gelecekteki birşeyi planlıyoruz.

"geçmiş olsun" deriz ya, aynen böyle olur işte, kaçıp giden zaman geçmiş olur : ) gençlik gider, enerji gider, hatta o gelsin diye beklediğiniz zaman bile geçip gider; hayatınız soru-cevap şeklinde sürüp gider, cevapları geçmişte kalmış sorular..

p.s. yağmur güzel de, bir de şu kara bulutlar kalksa üstümden...