12 Ağustos 2009 Çarşamba

çam devirme sanatı*

* çok itinayla icra ettiğim sanatların başında gelir.

içi dışı bir insan olmak, net olmak, her yerde her aklına geleni söylemek.. vs özellikler yerine göre çok şahane özellikler gibi dursa da, bazen insanı düşürdüğü durumlar çok komik ötesi oluyor. geri dönülemez pozisyonlar yaratıyor, ki laf ağızdan bi kere çıktı mı telafisi yok maalesef.

ortaokuldayken, 30 yaş sorumluluğuna sahip bir insan gibi davranırken, ki şimdi bile öyle davranamıyorum, sabahları servise yetişme sorumluluğu diğer kardeşlerim gibi benim de üzerine titizlikle eğildiğim bir konuydu. aileden öyle gördük. her yere zamanında gidilir, kimse bekletilmez, saati belli olan işlere asla geç kalınmaz gibi... o yüzden, biraz abartmakla beraber, 1 sene boyunca aynı saatte bindiğimiz servisi nedense 20 dk önceden beklemeye çıkıyoruz. servis gelene kadar, mahalledeki bilimum servis kaçırma maceralarını izleyip eğleniyoruz. don gömlek dışarı fırlayan öğrencilerin arkasından tostu camdan fırlatan anneler, iş yeri servisine yetişmeye çalışan, çorabının bi bacağını geçirmiş diğerini geçirememiş koşan teyzeler, dakikliğimiz ve servis kaçırmama konusundaki azmimize güç katıyo :) karşı kaldırımda bi kız var, daha doğrusu kız yok hep servis var, servis gidiyo kız arkasından koşa koşa geliyo ama nafile, kız hep taksiye binmek zorunda kalıyo. 1 sene boyunca 2-3 kere falan binebildi servise zavallı. biz de kardeşimle bunun geyiğini döndürüp durduk.

ertesi sene, yanımıza bi kız daha katıldı, heralde dedik yeni taşındı felan, bizim okulda yeni, fazla da muhabbete girmiyoruz, kız bizden her akşam rica ediyo, yarın sabah servisi tutun nolur ben kaçırmiyim falan diye. ben bi sabah başladım kıza anlatmaya: şu karşıda bi kız vardı geçen sene, salak her sabah servisi kaçırıyodu, aman da o kadar zor bişey mi, aptal manyak ben hababam giydiriyorum kıza. kız dinledi dinledi, dedi ki "o salak bendim". ben öyle demek istemedim desem, olmaz. caddenin karşısından sen olduğunu farkedemedim pardon desem hiç olmaz. kızın suratına 5 sn bakıp, döndüm arkamı, sonra da kız bi daha servisi kaçırmasın diye elimden geleni yaptım :)

bikeresinde de aynı yerde çalıştığım benden yaşça büyük bir iş arkadaşım, bir müşteriyle yaptığım görüşme sonrasında "nası geçti" diye sorduğunda, müşterinin "kel ve göbekli" olduğu gibi çok gereksiz bir detaydan konuyu anlatmaya başlamamla, bunu soran insanın da kel ve göbekli olduğu farketmem arasındaki saniyelerde beni nasıl sıcak bastı tahmin edersiniz.

bu sabah da toplantı esnasında stajyer çocukla ilgili bişey kaçtı ağzımdan meğer ki çocuk da salondaymış, konuştuğunu anlamıyorum dedim patrona bi de dedim stajyerleri sevmiyorum ben ayak bağı oluyolar dedim. allahtan o da benim söylediklerimi anlayamamış :) ayılamamıştı henüz, o yüzden diğer 15 kişi haricinde ne dediğimi anlamadı. utandım ama yapcak bişi yoktu.

siz siz olun, biyerde bişey söylerken, etrafı bi 5 sn kolaçan edin. ay çok kötü oluyo insan sonra yaaa :))

6 Ağustos 2009 Perşembe

rüya tabircisi

bugünlerde çok sık olarak aynı şeyi yaşıyorum: rüyalarımda ölüyorum! evet evet aynen öyle, değişik şekillerde.. camdan düşerek, yılan sokması sonucu, hatta en son dün gece rüyamda arabayla giderken ters yöne girmişim, koca bir yolcu otobüsü beni dümdüz edip geçti.

tam o anda aklımdan hep aynı şey geçiyo: yaşayamadıklarım. ölüm korkusu, yüreğin ağıza gelmesi durumu, üzüntü falan hissetmedim hiç. dün gece rüyamda otobüs üzerime gelirken, gerçek zamanda saniyelerle ölçülecek ama rüya aleminde ne kadar sürdüğünü bilmediğim bir zaman dilimi içerisinde, gerçekleşmesini beklediğim ama olmayan şeyleri düşünüp kendi kendime tüh ulan dediğimi hatırlıyorum sadece. demek ki insan ölmekten korkmuyor, ölünce yaşayamayacağı şeyleri kaybedeceği için korkuyor. bi de "onsuz" kalmak var tabii, ya da onun "sensiz" kalması.. insan böyle bir durumda kafayı yemez mi? arkasından gitmek istemez mi? offf neler diyorum ben yaa..

bilinçaltım bana bişey anlatmak istiyo heralde, değerini bil, keyfini çıkar falan mı diyo? rüyaların tersi çıkar argümanından yola çıkarak bu konuya fazla kafamızı yormayalım yoksa ben şimdi "rüyalarımızı keşke kaydedebilsek" felan gibi derin bir muhabbete giricem kendi kendime, gelip beni çıkarmak zorunda kalıcaksınız :)