21 Temmuz 2009 Salı

seçimler hep "yukarı" doğru mu yapılmalıdır? o seçimin iyi olduğunu kim/ne belirler?

yine bir karar verdim. ve yine çok hızlıca verdim. her zamanki gibi. uzuuuun uzuuuun düşünüp, bol bol pişirip bi seferde servis ettim. çünkü ben böyleyim. bi his girdi mi içime, tamam bitti. ne doğrultuya gideceğim belirlenmiştir ve asla geri dönüş yoktur. geriye bakıp pişman mı olucam düşüncesi sıfırdır ve düşünülen tek şey, yapılması gereken şeydir.

patron olmak, kendi işinin sahibi olmak (biz buna arkadaşlarla aramızda "başkasının eşeği olmaktansa kendi eşeğin olmak" diyoruz), insanları yöneten olmak, kararları vermek/değiştirmek/uygulamak, parayla oynamak (hiçbir zaman tamamı sizin olamasa da), "patronum ulen ben istediğimi yaparım" diye naralanmak herkesçe takdir edilen, kabul gören, erişilmesi caiz olan bir mertebe gibi durmaktadır. maaşlı çalışan olmaktan patron olmaya erişmek, geri dönülemez bir yola girmektir. çünkü manevi tatmini vardır, çünkü insan egosunu fazlasıyla okşar, çünkü bir üst basamaktır orası. VE ASLA KİMSE BU MERTEBEDEN TEKRAR ESKİSİNE DÖNMEYİ AKLINA BİLE GETİRMEMELİDİR! tıpkı benim gibi...

kim demiş? seçim seçimdir. bunun dikine gideni, hep tırmanışta olması gerekeni, doğrusu, kabul göreni vs vs yoktur. seçim benimdir. ve insanın patronluğunu yaptığı işi sevmeme ve değiştirme hakkı vardır ve size bişey söyliyim mi: "bu gaaaaayet normaldir" nokta.

başarılı olmak, mutlu olmak, kitapta yazana uyduğunuz zaman olmuyor. beni mutsuz edeni bırakıp gidebilme lüksüm (hala) varken bunu sonuna kadar kullanmaktan yanayım hep, ve sanırım bundan da hiç vazgeçmiycem

adı, soyadı: elif karaer
çalışma durumu: full time, maaşlı
sosyal güvencesi: ssk
huzur ve mutluluk durumu: 1 milyon :)

seviyorum ulen ben bu hayatı!

Hiç yorum yok: