8 Temmuz 2010 Perşembe

ankara

ne zaman böyle yağmur yağsa ankara'da, bir yazma hissi geliyor da gitmiyor bir türlü. toprak her yerde böyle mi kokar bilmiyorum ama ankara'ya yağdıkça sanki birşeyler temizleniyor içimden...

başka bir şehri hayal edip sana ihanet ettim ben. tanımadığım bir şehrin büyüsüne kapıldım, senin bozkırına yüz çevirmek istedim. oysa ki bu bozkırın caddeleriydi beni hüzünlendiren, hüznümü dindiren. o şehrin insanları da yabancıydı, "istiklal"inde akıp giden hayatı da.. başka bir şehri düşünüp sana ihanet ettim ben, beni affet..

3 gün sonra gideceğim, ama dönmek üzere. ben seni terketmek için gidemezmişim hiç zaten. ne yana baksam taş toprak, ne yana baksam gördüğüm bu sarı hava beni sarıp sarmaladı en zor günlerimde. iyi ki vardın ve iyi ki ben burdaydım. başka bir şehirde terkedilseydim, boğulurdum..

bir şehirle özdeşleştirmiştim herşeyi ve şimdi adını duymak bile istemiyorum. ama sen ankara, sen çok vefalı çıktın, serin yaz gecelerinde penceremden konuşurken senle "boşver" diyen sesini duydum ben yemin ederim.

ne zaman böyle yağmur yağsa, benimle beraber ağladığını anladım, beni hiç yalnız bırakmadın sen. adına çok şiir yazmıyorlar, olsun.. şarkını yapan da yok pek, ona da peki.. biz seninle kendi şarkımızı yazıp kendi şiirimizi okuyalım. hayallerini kendinden başkasına bağlayanların ne kadar mutsuz olacağını gösterdin sen bana.

başka bi şehirde olsaydım şimdi, ölümü düşünmek kolaydı. ama insan köklerinin olduğu yerde bu kadar kolay vazgeçemiyor kendinden, vazgeçemiyor gelecekten..

yeter artık ağlama, beni affet ankara...

bu imkansızlıklar
bu yaralar
hepsi, hepsi insan işi
ve insanın insana ettiği
en yalan yemin: AŞK!
y.e.

Hiç yorum yok: