14 Şubat 2012 Salı

"meşhur"iyet

Bir otel odasında ölü bulunacak kadar ünlü olmak istiyordum. Bunun için isteğim çok, şansımsa hiç yoktu. Ankara'nın insanlara en büyük iyiliği buydu işte; huzurlu ve düzenli bir memur kentinde asgari şartlarda yaşamaktan daha fazlasını verememek. Önümüzde kilometrelerle ifade edilen engeller vardı. Meşhur olmak istiyorsam İstanbul'a gitmeliydim. Burada en çok, yüksek bir bürokratın tanıdığı olabilirdim, o kadar. Ki, birilerinin yakını olmak, Ankara'da edinebileceğiniz yegane ayrıcalıktı.

Burada mutluluk, Ankara'daki tiyatro sahnelerinden aşina olduğumuz oyuncuları ulusal televiyon kanallarında görmenin gururuyla eşdeğerdi. Kalıplara uymamak, her zaman rutinin dışına çıkmak, çemberi kırmak isteyen ben için, Ankara'da yaşama inadım bir çelişkiydi tabi. Ama düşüncede özgür olmaktı benim yaptığım. Yani özgür düşüncelere sahip olmak her zaman onları uygulama zorunluluğunu da beraberinde getirmiyordu. Asıl özgürlük, istediğin şeyi bir gün yapabileceğini biliyor ve kabul ediyor olmaktı. Evet ben bir gün gidebilirdim ama o gün bugün değildi.

Hiç yorum yok: