14 Aralık 2009 Pazartesi

maymundan hallice bir iştahım var

pazar günü can sıkıntısından evi aşağı yukarı şöyle bir dolandım. en alt katta kullanmadığımız, eskiden kardeşimin odası olan, şimdiki haliyle bana bir hayli ürkünç gelen salonumsu odaya bir girdim. etrafa şöyle bir bakınca anladım ki, hayatta ne kadar çok şeyi tüketiyoruz, ne kadar çok şeye heveslenip yarım bırakıyoruz, alıyoruz, atıyoruz hatta atmayıp biriktiriyoruz... biriktirmişim, hem de bi dünya... bi alınıp hiç kullanılmayanlar var, bi de başlanıp bitirilmeyenler...

kibrit çöplerinden bir maket, bitseymiş yel değirmeni olacakmış. aman ne hevesle başlamıştım. bir kutu dolusu kibrit çöpü, tutkal, efendime söyliyim özel bir giyotin böyle küçücük sevimli bişey. ilk katı çıkıp bırakmışım : ) gerisi öylece duruyo kutusunda.

köşede yerde kocaman bi sunta üzerinde yarım bir puzzle. bu da bitseymiş osman hamdi bey'in kaplumbağa terbiyecisi olacakmıştı. kenarından köşesinden yenmiş gibi öyle yarım yamalak duruyor. kimbilir neye bunalıp başladım yapmaya, sonra kime kızıp bıraktım belli değil.

yarım bir yağlı boya resim, daha şişlerinde duran yarım bir örgü atkı ya da kazak ya da hırka, yarım bir patchwork battaniye, başlanmış bir kitap, ayracı kitabın ortasında.... herşey yarım kalmış, benim gibi

hiç kullanılmamış saç maşası, printer, egzersiz aletleri, okunmamış kitaplar, seğredilmemiş filmler, giyilmemiş bir palto.. evet evet benim alınıp hiç giyilmemiş bir paltom bile var evde. hatta o paltoyu almak için sabahın 9 unda mağazanın kapısına dayandığım düşünülürse, verdiğim kararlar konusunda kendimden korkmalı mıyım bilemedim : )

alınıp kullanılmayan ya da yarım bırakılan mal ve hizmetlerin mali analizlerine girip hiç canımı sıkmak istemiyorum, kabaca bir düşündüm, servet yatıyo o odada bee : )

bunların hiçbirine değil de tek birşeye sahip olmak istiyorum ben, onu da alırsam sonuna kadar kullanıcam zaten : )

karanlık bir pazarteside anca bu kadar yazılır....

delilerden sen anlarsın konuş onlarlaaaa, nasıl muhtacım bunaaaa


Hiç yorum yok: